
30 Ağustos 2008 Cumartesi
Philippe Starck Tasarımı Yat: Wedge Too

29 Ağustos 2008 Cuma
YACHT

Ahşap Tekne ve Yacht
YapımıBatı Karadeniz'de, Ahşap Tekne Yapım Geleneği; bu kıyılarda yaşayan insanlarla başlamış ve bu insanların dillerinden, alışkanlıklarından, kullandıkları tekniklerden ve becerilerinden izler taşıyarak bu günlere kadar uzanmıştır. Kurucaşile’de son 30 yıla kadar; Osmanlı donanmasının savaş gemilerinden, yakın sahil yük gemilerine kadar pek çok gemi tipi yaratılmıştır.Ahşap Tekne Yapımcılığı bir meslek olarak sadece kıyılarda icra ediliyor olması nedeniyle, başka kültür değerlerine, teknik ve sosyal alışverişlere açıktır. Hep başka yerlere gidecek ve dönecek olan gemileri yapan bu meslek, hem kendi yapım tekniklerini - tekne biçimlerini başka kıyılara gönderecek, hem de oralardan gelen gemilerle değişik kültürlerden etkilenecektir.Kurucaşile, Ahşap Tekne Yapımcılığının kendine özgü kalitesi de bu el emeği göz nuru mesleğin yaşamasında ve bölge hayatına damgasını vurmasında önemli bir nedendir. Yapımcılığın kalitesi mesleğin devamını, mesleğin devamı ise yapım kalitesini artıran kültür alışverişini sağlamıştır.Yüzyıllar süren tarihinden sonra bugün, uluslararası ölçülerde ve kalitede Ahşap Tekne Yapımı sürmekte, dünya denizlerine yelken açabilen tekneler yapılmakladır.Kullanılan ahşabın kalitesi, işçiliğin olağan üstü becerisi, teknelerde yaratılan yeni tipler dünya denizcilerinin takdirini kazanmaktadır. Yük gemisinden balıkçı teknesine, oradan da yatçılığa uzanan bu sanat, mühendislik - mimarlık bilgileriyle de donanarak başarılı ürünler vermektedir.Yörede, ustalık ve yeni teknolojinin ortak ürünü bir çok tekne yapılıyor.Babadan oğula geçen, usta çırak ilişkisi ile nesillerdir süren bu meslek, eğitimli elemanlarla da desteklenince tezgahlar gelişiyor tersane oluyor, yapım teknikleri yenileniyor daha çabuk ve kaliteli ürünler veriliyor. Ahşap; yatçılığın doğuşundan beri klasik tekne malzemesidir. İşleme kolaylığı, hafifliğinin yanısıra sağlamlığı, soğuğu sıcağı izole edebilmesi, diğer malzemelere oranla yorulmaya karşı mukavemeti,görüntüsü ve sıcaklığı yatçılara hep cazip gelmiştir.Geleneksel usullerle yapılmış tekneler senelik bakım gerektirseler de; modern inşa yöntemleriyle yapılmış ahşap teknelerin bakım ihtiyacı çok azalmıştır. Günümüzde 100 yaşını aşmış ve restorasyon işleminden sonra bu gün eski günlerine oranla çok daha fazla kullanılan ve zorlanan klasik ahşap yarış yatları mevcuttur.Ahşap tekneler yapım tarzları gereği; tamamen terk edilmedikleri takdirde hakikaten neredeyse sonsuz ömürlü olabilirler. On yıllar içinde bir teknenin güvertesi, kaplamaları, mobilyası, hatta omurgası değişik zamanlarda sırayla yenilenebilir ve tekne diri olarak hep ayakta tutulabilir.Tekne inşasında kullanılan ahşap cinsleri tekne yapımında kullanılacak ahşap cinslerini belirleyen bir kaç ana faktör vardır.Ahşabın ömür özelliği,sağlamlığı, ağırlığı ve rutubet ile hava sıcaklığına göre uzama katsayısı ve çarpılma eğilimi en önemli seçim kriterleridir.Tekne Yapımında kullanılacak ahşap kurutulmuş olmalı ve yaklaşık % 15’lik bir nem barındırmalıdır.Aynı şekilde tekne kaplamasında kullanılmış ahşap tekne denize indirildikten sonra,bünyesine su çekerse, uzamaya çalışır ve büyük kuvvetler oluşturur.Bu nedenle özellikle karina bölgesinde, uzama katsayısı düşük ahşap cinsleri kullanılmalı ve ahşap su etkisine karşı iyi şekilde korunmuş olmalıdır.İyi bir konstrüksiyonda göz önüne alınması gereken diğer bir ahşap özelliği ise ahşabın en güçlü olduğu halin, elyafları yönünde basınç yüküne maruz kalması durumudur. Aynı yönde çekme yüklerinde ahşabın mukavemeti yarı yarıya azalır.Elyaf yönüne dik olarak çekme mukavemeti 1/16 değerine, basma mukavemeti ise 1/5 ile 1/10 değerine düşer (elyaf yönünde basma mukavemetine göre).Ahşap ne kadar dayanıklı ve mukavimse, o derece de ağırdır. Bu nedenle tekne yapımında hava ve deniz şartlarına açık veya yüksek mukavemet değeri gerektiren yapım parçaları başka ağaçlardan, yük ve suya fazla maruz kalmayan kısımlar ise daha hafif ağaçlardan yapılır.(netten)
YapımıBatı Karadeniz'de, Ahşap Tekne Yapım Geleneği; bu kıyılarda yaşayan insanlarla başlamış ve bu insanların dillerinden, alışkanlıklarından, kullandıkları tekniklerden ve becerilerinden izler taşıyarak bu günlere kadar uzanmıştır. Kurucaşile’de son 30 yıla kadar; Osmanlı donanmasının savaş gemilerinden, yakın sahil yük gemilerine kadar pek çok gemi tipi yaratılmıştır.Ahşap Tekne Yapımcılığı bir meslek olarak sadece kıyılarda icra ediliyor olması nedeniyle, başka kültür değerlerine, teknik ve sosyal alışverişlere açıktır. Hep başka yerlere gidecek ve dönecek olan gemileri yapan bu meslek, hem kendi yapım tekniklerini - tekne biçimlerini başka kıyılara gönderecek, hem de oralardan gelen gemilerle değişik kültürlerden etkilenecektir.Kurucaşile, Ahşap Tekne Yapımcılığının kendine özgü kalitesi de bu el emeği göz nuru mesleğin yaşamasında ve bölge hayatına damgasını vurmasında önemli bir nedendir. Yapımcılığın kalitesi mesleğin devamını, mesleğin devamı ise yapım kalitesini artıran kültür alışverişini sağlamıştır.Yüzyıllar süren tarihinden sonra bugün, uluslararası ölçülerde ve kalitede Ahşap Tekne Yapımı sürmekte, dünya denizlerine yelken açabilen tekneler yapılmakladır.Kullanılan ahşabın kalitesi, işçiliğin olağan üstü becerisi, teknelerde yaratılan yeni tipler dünya denizcilerinin takdirini kazanmaktadır. Yük gemisinden balıkçı teknesine, oradan da yatçılığa uzanan bu sanat, mühendislik - mimarlık bilgileriyle de donanarak başarılı ürünler vermektedir.Yörede, ustalık ve yeni teknolojinin ortak ürünü bir çok tekne yapılıyor.Babadan oğula geçen, usta çırak ilişkisi ile nesillerdir süren bu meslek, eğitimli elemanlarla da desteklenince tezgahlar gelişiyor tersane oluyor, yapım teknikleri yenileniyor daha çabuk ve kaliteli ürünler veriliyor. Ahşap; yatçılığın doğuşundan beri klasik tekne malzemesidir. İşleme kolaylığı, hafifliğinin yanısıra sağlamlığı, soğuğu sıcağı izole edebilmesi, diğer malzemelere oranla yorulmaya karşı mukavemeti,görüntüsü ve sıcaklığı yatçılara hep cazip gelmiştir.Geleneksel usullerle yapılmış tekneler senelik bakım gerektirseler de; modern inşa yöntemleriyle yapılmış ahşap teknelerin bakım ihtiyacı çok azalmıştır. Günümüzde 100 yaşını aşmış ve restorasyon işleminden sonra bu gün eski günlerine oranla çok daha fazla kullanılan ve zorlanan klasik ahşap yarış yatları mevcuttur.Ahşap tekneler yapım tarzları gereği; tamamen terk edilmedikleri takdirde hakikaten neredeyse sonsuz ömürlü olabilirler. On yıllar içinde bir teknenin güvertesi, kaplamaları, mobilyası, hatta omurgası değişik zamanlarda sırayla yenilenebilir ve tekne diri olarak hep ayakta tutulabilir.Tekne inşasında kullanılan ahşap cinsleri tekne yapımında kullanılacak ahşap cinslerini belirleyen bir kaç ana faktör vardır.Ahşabın ömür özelliği,sağlamlığı, ağırlığı ve rutubet ile hava sıcaklığına göre uzama katsayısı ve çarpılma eğilimi en önemli seçim kriterleridir.Tekne Yapımında kullanılacak ahşap kurutulmuş olmalı ve yaklaşık % 15’lik bir nem barındırmalıdır.Aynı şekilde tekne kaplamasında kullanılmış ahşap tekne denize indirildikten sonra,bünyesine su çekerse, uzamaya çalışır ve büyük kuvvetler oluşturur.Bu nedenle özellikle karina bölgesinde, uzama katsayısı düşük ahşap cinsleri kullanılmalı ve ahşap su etkisine karşı iyi şekilde korunmuş olmalıdır.İyi bir konstrüksiyonda göz önüne alınması gereken diğer bir ahşap özelliği ise ahşabın en güçlü olduğu halin, elyafları yönünde basınç yüküne maruz kalması durumudur. Aynı yönde çekme yüklerinde ahşabın mukavemeti yarı yarıya azalır.Elyaf yönüne dik olarak çekme mukavemeti 1/16 değerine, basma mukavemeti ise 1/5 ile 1/10 değerine düşer (elyaf yönünde basma mukavemetine göre).Ahşap ne kadar dayanıklı ve mukavimse, o derece de ağırdır. Bu nedenle tekne yapımında hava ve deniz şartlarına açık veya yüksek mukavemet değeri gerektiren yapım parçaları başka ağaçlardan, yük ve suya fazla maruz kalmayan kısımlar ise daha hafif ağaçlardan yapılır.(netten)
25 Ağustos 2008 Pazartesi
MİMARLIK VE YAT TASARIMI

Dünyanın en eski mesleği olarak kabul edilen mimarlık mekân tasarlama ve inşa etme sanatı ve bilimidir. Tüm insanlık tarihi boyunca barınma ihtiyacının olduğu her ortamda önemli ve gerekli olmuştur. Mekân ise insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk olarak tanımlanır. Tekneler su üzerinde kalmak ve hareket etmek amacıyla inşa edilen araçlardır. İnsan ve yük taşınmasında kullanılan büyük tekneler gemi olarak adlandırılır. Yatlar ise gezinti amaçlı tasarlanmış gemi ve teknelerdir. Gövde yapısıyla sınırlı ve seyir şartlarına bağlı olan bu mekânların ve insan-mekân ilişkisinin en uygun şekilde değerlendirilmesi, tasarlanması mimarlığın sınırları içine girerler. Buna rağmen ülkemizde yat tasarımı ve imalatına mimarlık mesleğinin katılımı şimdiye kadar çok sınırlı olmuştur. Bunun öncelikli sebeplerinden biri; işlevsel olarak iyi çözümlenmiş, konforlu ve estetik mekânlara tekne türlerinin hepsinde ihtiyaç duyulmamasıdır. Yük gemileri ve görev gemileri ( balıkçı tekneleri, savaş gemileri, römorkörler… vs) için gemi inşa mühendislerinin imalat projeleri mekânların kurgusu için çoğu zaman yeterli olmaktadır. Çünkü bu tekneler sınırlı sayıda insan barındırmakta, daha çok bir iş makinesi gibi çalışmaktadırlar. Tasarlanmış mekânlara ise ağırlıklı olarak, insan - eşya – mekân ilişkisinin çok daha fazla olduğu, yolcu gemilerinde ve gezinti gemilerinde yani yatlarda ihtiyaç duyulmuştur. Yat ve yatçılık terimleri Felemenk dilinden gelen ve izlemek, kovalamak anlamında jaghen kelimesinden gelir. 16. yy.ın sonundan itibaren jaght kelimesi ticaret, gezi veya askeri amaçlı hafif hızlı tekne anlamında kullanılmıştır. Gezi teknesi kavramı 17. yy.da dünyanın lider denizci ülkesi olan ve filosu Avrupa’nın en zengin ekonomisini destekleyen Hollanda’da doğmuştur. (Aslında “Pleasure-Boating” yani keyif ve eğlence için tekne kullanımının başlangıcı tarih öncesi devirlere kadar uzanır. Tarihte birçok hükümdarın dönemine göre olağanüstü boyut ve özelliklerde gezi teknelerinin olduğu bilinmektedir.) Hollandalılar tarafından tasarımı yapılan ve tarafından İngiltere'ye getirilen gezi da, bu dönemde ortaya çıkmıştır. ılaII. Charles yatları Bu yelkenli tekneler iki direkli ya da genellikle tek direkli yapılıyorlardı. İngiltere’de yat sporunun yaygınlaşması ise 1837 – 1901 tarihleri arasında olmuştur. Bu dönemde Kraliçe Victoria ve ailesi, Wight adası’ndaki konutlarında yelkenli ve buharlı yatlardan oluşan bir filo barındırmaktaydı. Tarihçesinden de anlaşıldığı gibi yatçılık tüm dünyada yakın dönemlere kadar sınırlı sayıdaki çok varlıklı kesimin ilgi alanı olmuştur. Bu durum ülkemizde de farklı değildir. Yatçılıkla uğraşan varlıklı kesimin sayıca sınırlı olması, imalatta yüksek kalite beklentisi ve devamında ihtiyaç duyulan servis hizmetleri ülkemiz şartlarında böyle bir sektörün kendi iç dinamiklerinden doğan gelişimini ve devamlılığını engellemiştir. İhtiyaçlar ağırlıklı olarak yurtdışından ithal edilen ya da sınırlı sayıdaki imalatçının geleneksel yöntemlerle ürettikleri kişiye özel yatlarla karşılanmıştır. Yakın dönemlerde Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, alım gücü yüksek olan kesime olduğu kadar orta ve düşük alım gücü düzeyindeki kesimlere de çeşitli seçenekler sunan, kredi olanaklarıyla tekne satın almayı mümkün kılan, marina ve servis hizmetlerini kolay ulaşılabilir ve devamlı kılan bir sistem oluşturulmuştur. Yeni üretim teknikleriyle, düşük maliyetli seri üretim olanakları sağlanmış bu da yat pazarının toplumsal yelpazesini oldukça genişletmiştir. Büyüyen bu talep hızlı bir şekilde ucuz maliyetler, İşgücü ve geleneksel tekne imalatçılığındaki tecrübeden gelen kaliteli imalat özelliklerine sahip Türkiye yat imalat sektörüne doğru yönelmiştir. Bugün Türkiye, geleneksel ahşap yat üretiminde dünyanın üst sıralarında yer almaktadır. Bunun yanında gelişmiş yeni tekniklerle büyük miktarda yat ve mega yat üretimi yapılmakta, dünyanın ünlü birçok markası üretim alanını Türkiye’ye kaydırmaktadır. Hızla gelişen ve önü çok açık olan bu sektörde Türkiye artık, Avrupa yat sektörünün geleceği olarak görülen ülkelerin başında gelmektedir. Fakat şu anda ülkemiz dünya yat imalatı sektöründe daha çok bir taşeron firma olarak yer almaktadır. Projelerin büyük bir kısmı yurtdışından gelmekte veya popüler modeller taklit edilmektedir. Üretim kontrolü ve teftiş aşamalarında pek çok yabancı uyruklu teknik eleman çalışmaktadır. Ülkemizde hızla gelişen bu sektörü tasarım, projelendirme, teknik hizmet ve kontrol alanlarında besleyecek geniş bir kadroya ihtiyaç vardır. Bu alanların büyük kısmı mimarlık, içmimarlık, endüstri ürünleri tasarımı alanları ile örtüşmektedir. Şimdi sahip olduğumuz mimarlık, tasarım eğitimini yat üretimi sektöründe nasıl kullanabileceğimize bir bakalım; Önce yat tasarımında rol oynayan disiplinlere kısaca bir göz atalım. Her şeyden önce “su üzerinde hareket eden bir sevk aracı” olarak tanımlayabileceğimiz gemiyi, öncelikle suyla temas eden tekne kısmı ve bu tekne üzerinde ve içinde tasarlanan dış ve iç mekânlar olarak ayrıştırmak mümkündür. Yat tasarımı terminolojisinde bu ayrım; Hull design ( gövde-kabuk tasarımı), exterior styling ( Teknenin su üstünde kalan dış kısmının tasarımı) interior design ( iç yerleşim tasarımı) olarak ayrılır. Bunların her biri ayrı kişilerce tasarlanabileceği gibi hepsi bir tasarımcının elinden de çıkabilir. Bunu mimarlıktaki taşıyıcı sistem kuruluşu, mimari tasarım, iç me-kan ve mobilya tasarımı şeklinde düşünebilirsiniz. Yatlar büyüdükçe bu işbölümüne daha çok ihtiyaç duyulur. Gövde kabuk ve mühendisin ortak çalışma alanı olarak karşımıza çıkar, kabuk hesaplamaları gemi inşa mühendisliğinin alanına girer. Bu hesaplamalar yaratılan formun denizde yüzmesi, dengesi, hare-keti, hızı ile ilgilidir. Bu aşamada tercihe bağlı tasarım girdileri belirlenir. Örneğin hız faktörü önemliyse daha ince uzun, derin-liği az formlar, uzun mesafeler ve ağır açık deniz şartların söz konusuysa daha derin, ağır ve dengeli biçimler tasarlanır. Tabii oluşan bu formlar beraberinde teknenin dış ve iç kısmının hacimlerini bu aşamada etkiler ve sınırlar. Dış ve iç mekânların tasarımında endüstri tasarımcıları mimarlar ve içmimarlar devreye girer. Mevcut hacimlerin en iyi şekilde değerlendirilmesi, özel formların, çok fonksiyonlu mekânların ve mobilyaların tasarlanması gereklidir. Mimarlık eğitiminden tanıdığımız boyutlar burada değişir. İnsan ergonomisinin tasarıma izin verdiği ölçülerdeki en küçük alanlarda yeni dünyalar yaratılır. Bir yat tasarımının en belirgin özelliği 90 derece açının çok ender bulunmasıdır. Çok çeşitli açılara ve eğrilere sahip olan mekânlar dikkatli bir tasarım, projelendirme ve takip süreci gerektirir. Bu tasarım ve takip süreci zorlukları yanında çok da keyifli ve heyecanlı bir süreçtir ve her aşamada tasarımcılarımıza geniş bir çalışma alanı sağlar. Teknenin çeşitli kısımlarında seyirle ilgili birçok fonksiyon tasarımımızı biçimlendirir, yönlendirir. Teknede tüm mekânların bir sarmal şeklinde birbirine bağlı olduğunu, teknenin canlı bir organizma gibi bir bütün olarak çalıştığı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Yat tasarımı ile uğraşan bir mimar olarak, mesleğimizin eğitimini oluşturan ders müfredatlarının yat tasarımının gereği olan bilgileri içeren disiplinlerle desteklenmesi halinde ve tasarımcı zekânın da katılımı ile bu mesleğin mimarlarımıza yeni kapılar açacağına, mimarlarımızın katılımı ile bu sektörün dünya çapında yeni bir ivme kazanacağına inanıyorum. netten
18 Ağustos 2008 Pazartesi
Adres sormadan yol bulmak mümkün

BLAUPUNKT, navigasyon cihazı ve MP3 çalar özelliklerini bünyesinde toplayan ürününü Türk tüketicilerine sundu. Blaupunkt'un Türkiye'de satışa sunduğu ilk taşınabilir navigasyon cihazı Lucca MP3, navigasyon cihazı ve MP3 çalar özelliklerini bünyesinde topluyor. Lucca MP3; kullanıcıları gitmek istedikleri adrese ister yaya, ister araç ile, sesli ve görsel yönlendirmelerle kolaylıkla ulaştırırken, müzik dinleme keyfini de beraberinde sunuyor. İstanbul ve Ankara şehir haritalarına sahip olan Lucca'nın 2007 yılı sonunda Türkiye genelinde 30 ili kapsaması bekleniyor. Blaupunkt Lucca, Bosch yetkili satıcılarında peşin fiyatına taksit imkânıyla birlikte 1120 YTL'den satışa sunuluyor.
netten
16 Ağustos 2008 Cumartesi
TRAX

Bu yazılım/kamera, dükkandan içeri girenleri sayıyor, böylelikle kaç kişi ne zaman girmiş görebiliyorsunuz. Aynı zamanda güvenlilk için de sonradan kullanabiliyorsunuz. Çok enteresan değil aslında. Fakat bu ürünü riya ile birleştirebilseler, işte o zaman süper olur.Riya, bir fotoğrafta tanımladığınız yüzleri, başka fotoğraflarda bulmaya yarayan bir site. 100 fotoğrafınız var, babanınızın bir fotoğrafta gösteriyorsunuz, diğer fotoğrafların içerisinde babanızı buluyor ve size sadece babanızın fotoğraflını gösterebiliyor. Daha evvelden bahsetmiştik sanırım.Riya ile bu sistemi birleştirdiğinizde, gelen müşterilerinizi tanımlayabilir, hangi müşteri kaç kez gelmiş, hangisi daha değerli anlayabilirsiniz. Harika bir ürün olmaz mı?
15 Ağustos 2008 Cuma
STREAMİNG NEDİR?

'Streaming', Internet ortamında verinin paketler halinde ulaşmasını ve gelen verinin anında geliyormuş gibi iletilmesini sağlayan sistemdir. Örneğin bir müzik parçasını dinlemek istediğinizde, medya çalıcınız tüm parçayı indirmeyi beklemek yerine size müzik parçasının tümünü dinletmeye başlayabilir çünkü gelen veriyi aldıkça size iletmektedir ve tüm parça olmadan da parçaları sırasıyla ileterek size anında dinletmeyi sağlayabilir.Bazen bu şekilde müzik ya da video izlerken kesintiler olur çünkü bağlantıda yavaşlık olduğundan gelen veri paketleri gecikir. Fakat bağlantı hızında sorun yokken anında izliyor gibi olursunuz. Bunun bir şeyi bilgisayarınıza indirmekten (download) bir farkı da bilgisayarınıza indirilmiyor ve sizin o sayfa üzerinden dinlemenizi sağlıyor olmasıdır.Özetle, dosyayı indirmeden, anında ve durmadan veri transferi (örneğin: müzik/video) diyebilirz. netten
STRIBOIL

Yazı, resim, müzik parmak ucunda

Yazdığınız yazıları, resimleri, hesap tablolarını, grafikleri veya dinlediğiniz müzikleri başka bir bilgisayara aktarmak için parmak kadar USB belleklerde depolamak yeterli oluyor. Dört köşe disketler çoktan tarihe karıştı. 1.44 MB'lik, yani orta büyüklükte iki resmi ancak taşıyabileceğiniz disketlerin yerini bilgisayarın USB kapısına takılan mini bellekler aldı. İşten eve giderken, evde üzerinde çalışmanız gereken dosyaları kaydedin ve hemen evdeki bilgisayarınıza aktarın. Flash bellek pazarı yaklaşık 500 milyon dolara yaklaşıyor ve her yıl katlanarak büyüyor. Hızlı internet kullanımı, dijital fotoğraf, müzik derken depolama ihtiyacı sürekli artıyor. Temelde kullanılan flash bellekler fotoğraf makinelerinden mp3 çalara kadar pek çok üründe kullanılıyor. Tasarımları taşımayı kolaylaştıracak kadar şık şekilde piyasaya sürülüyor. Bunun için sıkça kullanılan USB belleklerin fiyatları kapasiteye göre değişiyor.
KAPASİTE ARTIYOR
Önceleri 16 veya 32 MB kapasiteye sahip olan USB bellekler bile disketlerden sonra şaşırtmaya yetiyordu. Ancak şimdi 1000 MB ve üstü kapasiteye sahip USB bellek görmek artık kimseyi pek şaşırtmıyor. Fiyatlar da sürekli düşüyor. Üretim merkezi de Çin ve diğer Uzakdoğu ülkeleri oldu. Üretimin yaklaşık yüzde 80'iUzakdoğu ülkelerinde yapılıyor. Ayrıca içindeki bilgilerin silinmesini ve başkasının eline geçmesini istemiyorsanız şifreleme ya da kilit kullanılabiliyor. Fiyatların düşüp kapasitenin artması, tasarımların daha yaratıcı olması yetmiyor. Ayrıca akıllı yazılımlarla bilgi taşımak daha güvenli hale de geliyor. U3 LLC; USB akıllı belleklerin sadece veri ve dosya depolamak yerine yazılım programlarının, kişisel ve kullanıcı tercihlerinin de yer alabileceği bir "Kişisel iş alanı" yaratmak için bir platform geliştiriyor. U3 (www.u3.com) destekli akıllı sürücüler, herhangi bir PC'yi kolay, hızlı ve güvenli bir biçimde gerçek bir kişisel iş alanına dönüştürüyor ve iş bittiğinde tüm bilgileri ile birlikte bilgisayarı terk ediyor.
SUŞİ GİBİSİ YOK!
Suşılerde kolestrol olduğunu bilirdik, ama bilgi depoladıklarına şahit olmamıştık. Ancak şimdi bilgi depolamada kullanılan suşi şeklini USB bellekler oldukça şaşırtıcı. Üstelik hangisini severseniz onu alın. Unagi, tako ne isterseniz 256, 512 MB kapasitesine göre fiyatları var. Vasabi sosa ihtiyacınız olmayacak...
Wi-Fi Nedir?

TEKNOLOJİ NEDİR ?

Bilimsel ve diğer sistematik bilgilerin pratik alanlarda sistemli bir şekilde uygulanmasıdır.
Diğer bir deyişle; İnsan hayatını kolaylaştıran her türlü araç ve gereçtir. Teknoloji, araştırmalar ve kuramsal açıklamalar ile uygulayıcılar tarafından karşılaşılan sorunlar arasında bir köprü kurar.
Aşağıda teknolojinin ne olduğunu tam karşılamaya çalışan bazı tanımlar yer almaktadır; bazıları bu tanımlamaları özellikle eğitim açısından ele almaktadır.1. Teknoloji, insanın bilimi kullanarak doğaya üstünlük kurmak için tasarladığı rasyonel bir disiplindir. (Simon, 1983, s.173)2.Teknoloji somut ve deneysel anlamda temel olarak teknik yönden yeterli küçük bir grubun örgütlü bir hiyerarşi yardımıyla bütünün geri kalanı (insanlar, olaylar, makineler vb.) üzerinde denetimi sağlamasıdır.3. Öğretim teknolojileri tarihi konusunda önemli bir isim olan Paul Saetller teknolojiyi şöyle tanımlamaktadır: "Teknoloji (Latince texere fiilinden türetilmiştir; örmek, oluşturmak (construct) anlamına gelir) birçoklarının düşündüğü gibi makine kullanmak değildir. Teknoloji, bilimin uygulamalı bir sanat dalı haline dönüşmesidir. Uygulamalı sanat terimi Fransız sosyolog Jackques Ellul tarafından kullanılmış ve kısaca technique olarak isimlendirilmiştir. O, teknolojiyi bir technique uyarınca yapılmış bir makine olarak görmüş ve bu technique'nin ancak küçük bir bölümünün makine tarafından ifade edilebildiğinden bahsetmiştir. Belirli bir teknik sayesinde sadece makinenin değil, bu makineye ait öğretimsel uygulamalarında gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. Sonuç olarak davranış bilimi ile öğretim teknolojileri arasındaki ilişki, doğal bilimlerle mühendislik teknolojisi arasındaki ya da biyoloji ile sağlık teknolojisi arasındaki ilişkiyle benzer hatta aynıdır".4. Ünlü bir eğitim teknoloğu olan James Finn teknolojiyi tanımlarken şöyle demektedir: "Makine kullanımının yanı sıra teknoloji, sistemler, işlemler, yönetim ve kontrol mekanizmalarıyla hem insandan hem de eşyadan kaynaklanan sorunlara, bu sorunların zorluk derecesine, teknik çözüm olasılıklarına ve ekonomik değerlerine uygun çözüm üretebilmek için bir bakış açısıdır". (Finn, 1960, s.10)5. Bilim ve teknolojinin farklılığını belirtmek için ilk nükleer denizaltıyı yapan ve serbest bir eğitim eleştirmeni olan Amiral Hyman Rickover şöyle söylüyor: "Bilim ve teknoloji birbirine karıştırılmamalıdır. Bilim doğadaki görüngülerin (fenomenlerin) gözlenerek, zaten var olan doğru ve gerçeklerin ortaya çıkarılması ve bu gözlemler sonucunda elde edilen verilerin düzenlenerek gerçeklerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin ortaya konulduğu teorilerin oluşturulmasıdır. Teknoloji asla bilim için bir otorite olamaz. Teknoloji insan aklını ve vücudunu güçlendirmek, üstün kılmak için geliştirilecek aletler, teknikler ve yöntemler üzerinde durur. Bilimsel yöntem insan faktörünün tamamen dışlanmasını gerektirir, şöyle ki; gerçeği arayan kimse, kendinin ya da diğer insanların hoşlanacağı veya sevmeyeceği şeylerle, popülist değerlerle ve herhangi bir çıkar uğruna çalışmaz. Diğer yandan teknoloji fikir (bilim) değil de hareket olduğundan, eğer insani değerler göz ardı edilirse tamamıyla tehlikeli bir sonuca da yol açabilir.
Diğer bir deyişle; İnsan hayatını kolaylaştıran her türlü araç ve gereçtir. Teknoloji, araştırmalar ve kuramsal açıklamalar ile uygulayıcılar tarafından karşılaşılan sorunlar arasında bir köprü kurar.
Aşağıda teknolojinin ne olduğunu tam karşılamaya çalışan bazı tanımlar yer almaktadır; bazıları bu tanımlamaları özellikle eğitim açısından ele almaktadır.1. Teknoloji, insanın bilimi kullanarak doğaya üstünlük kurmak için tasarladığı rasyonel bir disiplindir. (Simon, 1983, s.173)2.Teknoloji somut ve deneysel anlamda temel olarak teknik yönden yeterli küçük bir grubun örgütlü bir hiyerarşi yardımıyla bütünün geri kalanı (insanlar, olaylar, makineler vb.) üzerinde denetimi sağlamasıdır.3. Öğretim teknolojileri tarihi konusunda önemli bir isim olan Paul Saetller teknolojiyi şöyle tanımlamaktadır: "Teknoloji (Latince texere fiilinden türetilmiştir; örmek, oluşturmak (construct) anlamına gelir) birçoklarının düşündüğü gibi makine kullanmak değildir. Teknoloji, bilimin uygulamalı bir sanat dalı haline dönüşmesidir. Uygulamalı sanat terimi Fransız sosyolog Jackques Ellul tarafından kullanılmış ve kısaca technique olarak isimlendirilmiştir. O, teknolojiyi bir technique uyarınca yapılmış bir makine olarak görmüş ve bu technique'nin ancak küçük bir bölümünün makine tarafından ifade edilebildiğinden bahsetmiştir. Belirli bir teknik sayesinde sadece makinenin değil, bu makineye ait öğretimsel uygulamalarında gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. Sonuç olarak davranış bilimi ile öğretim teknolojileri arasındaki ilişki, doğal bilimlerle mühendislik teknolojisi arasındaki ya da biyoloji ile sağlık teknolojisi arasındaki ilişkiyle benzer hatta aynıdır".4. Ünlü bir eğitim teknoloğu olan James Finn teknolojiyi tanımlarken şöyle demektedir: "Makine kullanımının yanı sıra teknoloji, sistemler, işlemler, yönetim ve kontrol mekanizmalarıyla hem insandan hem de eşyadan kaynaklanan sorunlara, bu sorunların zorluk derecesine, teknik çözüm olasılıklarına ve ekonomik değerlerine uygun çözüm üretebilmek için bir bakış açısıdır". (Finn, 1960, s.10)5. Bilim ve teknolojinin farklılığını belirtmek için ilk nükleer denizaltıyı yapan ve serbest bir eğitim eleştirmeni olan Amiral Hyman Rickover şöyle söylüyor: "Bilim ve teknoloji birbirine karıştırılmamalıdır. Bilim doğadaki görüngülerin (fenomenlerin) gözlenerek, zaten var olan doğru ve gerçeklerin ortaya çıkarılması ve bu gözlemler sonucunda elde edilen verilerin düzenlenerek gerçeklerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin ortaya konulduğu teorilerin oluşturulmasıdır. Teknoloji asla bilim için bir otorite olamaz. Teknoloji insan aklını ve vücudunu güçlendirmek, üstün kılmak için geliştirilecek aletler, teknikler ve yöntemler üzerinde durur. Bilimsel yöntem insan faktörünün tamamen dışlanmasını gerektirir, şöyle ki; gerçeği arayan kimse, kendinin ya da diğer insanların hoşlanacağı veya sevmeyeceği şeylerle, popülist değerlerle ve herhangi bir çıkar uğruna çalışmaz. Diğer yandan teknoloji fikir (bilim) değil de hareket olduğundan, eğer insani değerler göz ardı edilirse tamamıyla tehlikeli bir sonuca da yol açabilir.
7 Ağustos 2008 Perşembe
Nokia Vertu Cobra

Wired dergisi, en pahalı telefonları göstermiş. Sanki bir marifet. Yanda görünen Nokia Vertu Cobra. Üzerine değerli taşları koyarsan her şey pahalı olur. Dünyanın en pahalı arabası pırlanta taşlarla süslenmiş bir araba olabilir o zaman veya evi? Sadece en pahalı demek için mi bunların hepsi?
Bu Nokia'nın fiyatı 310,000 Amerikan Doları.
Bu Nokia'nın fiyatı 310,000 Amerikan Doları.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)