15 Ekim 2008 Çarşamba

EGE BÖLGESİ ISLAK DUVARA UYGULANAN BOYALARLA TANIŞTI.

Ege Bölgesi'nde, özellikle deniz kenarındaki yazlık sahiplerinin karşılaştıkları en büyük sorun, her yıl denizden esen rüzgarın beraberinde getirdiği sülfat ve klor içeren havanın dış cephe boyasını ve sıvasını bozmasıdır. Bahar aylarında yazlık sahipleri çoğunlukla yaz tatiline girmeden tadilat işine girişirler. Dış cephe boyalarının kabuk kabuk kalktığı, sıvaların tuz kusmalarına maruz kaldığı tespit edilir. Bunun ana nedeni ise, dış cephe sıvası içindeki çimentoda bulunan serbest kirecin denizden gelen sülfat ve klor ile kimyasal reaksiyona girmesi ve oluşturduğu tuzlarla çimentonun bağlayıcılığını yok etmesidir. Hacimsel genleşme oluşur ve sıvaların patlamasına neden olur. Boyalarda ise ph dengelemesi tam gerçekleşemediği için kabuk kabuk kabarmalar olmaktadır. Islak duvara uygulanan yeni boyalar bu sorunu ortadan kaldıracağa benziyor. Uygulamalar brüt beton veya sıva üzerine direk yapılıyor, beton sıva ve perde hortumla iyice ıslatıldıktan sonra, önceden hazırlanmış olan toz boya karışımı duvara 2 kat halinde sürülüyor. Boyanın özelliğinden dolayı, sıva ve perde beton içerisinde bulunan ve boya sıva kalkmalarına sebebiyet veren serbest kireç silikatlaştırılıyor. Böylece tuz kusmaları ve tuz oluşumları ortadan kaldırılmış bulunuyor. İlk etapta Bodrum yöresine yönelik olarak beyaz renkte üretilen toz boya, hem ekonomik hem de çok kaliteli.

13 Ekim 2008 Pazartesi

İŞTE YENİ NÜFUS CÜZDANLARIMIZ!.. “ÇİPLİ” KİMLİK KARTLARININ DAĞITILMASINA BOLU’DA BAŞLANDI!.. PEKİ ÇİPLİ KİMLİKLERİMİZE NE ZAMAN SAHİP OLACAĞIZ?



P { margin: 0px; }
Yeni çipli nüfus cüzdanlarının dağıtılmasına pilot bölge Bolu'da başlandıKimliklerin üzerindeki çipte kullanıcının adı, doğum tarihi, kan grubu gibi bilgiler yer alıyor. İçişleri Bakanlığı, vatandaşların yaşamını kolaylaştıracak, kurum ve kuruluşlarda daha hızlı hizmet alınmasını sağlayacak, kolay taşınabilir, taklit edilemez, uluslararası standartlara uygun Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı projesini uygulamaya koydu. Çipli (yongalı) nüfus cüzdanı, pilot bölge Bolu'da dağıtılmaya başlandı. Ehliyet büyüklüğündeki yeni kimlikler, eski kimlik belgemizden daha küçük. Uluslararası standartlara uygun Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartı'nın üzerinde bulunan çipe kişinin adı, soyadı, doğum yeri, kan grubu ve diğer bilgiler yükleniyor. Nüfus cüzdanlarının ardından, çipli pasaport ve çipli ehliyet uygulamasına geçilecek.ŞİMDİLİK SADECE BOLU'DA Yeni kimlik kartları sadece Bolu ilindeki sağlık ve sosyal güvenlik kurumlarında kullanılacak. Pilot uygulamanın üçüncü aşamasında, Bolu il nüfusunun tamamı uygulama kapsamına dahil edilecek. Pilot uygulamanın sonunda, vatandaş memnuniyeti, ölçeklendirme, uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik değerlendirmesi sonuçlarına göre tüm vatandaşları kapsayacak yaygınlaştırma süreci çalışmasına başlanacak.

Wİ-Fİ NEDİR?

Teknik olarak kablosuz ağ bağlantılarında kullandığımız 802.11b/802.11g standartlarının genel olarak kullandığımız ismi Wi-Fi , wireless fidelity nin kısaltılmış halidir, Türkçeleştirmek gerekirse kablosuz özgürlük gibi bir anlama geliyor ve halk arasında genel olarak wireless olarak kullanılıyor.Bu standart , kablosuz ağ sağlayıcılarının kapsama alanında olmak kaydı ile herhangi bir yerden kablosuz olarak internete bağlanabilmeye yarıyor.Kullanmak için öncelikle bir kablosuz ağ sağlayıcısına(wireless router/wi-fi access point) ihtiyacınız var.Kullanmak için kablosuz ağ sağlayıcınızı yerel internet sunucunuza(adsl/kablonet) bağlıyorsunuz.Masaüstü bilgisayarınıza veya laptop/pda nıza gerekli donanımı takıyorsunuz(wireless alıcınızı) ve artık kendi sunucunuzun kapsama alanı içinde(yaklaşık 10 metre yarıçaplı bir daire ) herhangi bir yerden kablosuz olarak internete bağlanabiliyorsunuz.Türkiye'de popüler cafeler ve bazı havaalanları kablosuz internet hizmeti vermekteler ,yani dizüstü bilgisayarınızla gidip bu hizmeti veren bir kafeye oturduğunuzda internete girebilirsiniz.Avrupa'da ise kablosuz internet servisi çok yaygın , popüler caddelerde ,alışveriş merkezlerinde ,havaalanlarında sürekli bu hizmeti alabilirsiniz.Kablolu ağlara göre güvenliği hala tartışılmakta olsa da(Amerika'da büyük işyerleri ,elemanlarına iş ile ilgili internet/lan bağlantılarında kablosuz ağ kullanmayı yasakladı) yakın zamanda kablolu ağların yerini tutacağı kesin görünüyor.

11 Ekim 2008 Cumartesi

TÜRK LİRASI GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR



HANGİ PARADA KİMİN PORTRELERİ VAR?5 TL'nin arka yüzünde Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı, 10 TL'nin arka yüzünde Ord. Prof. Dr. Cahit Arf, 20 TL'nin arka yüzünde Mimar Kemaleddin, 50 TL'nin arka yüzünde Fatma Aliye Hanım, 100 TL'nin arka yüzünde Itri, 200 TL'nin arka yüzünde de Yunus Emre portreleri bulunacakMadeni paralar ise 1, 5, 10, 25 ve 50 kuruşla 1 Lira olarak tasarlandı. Tüm madeni paraların arka yüzünde, paranın ortasında, bir daire içinde Atatürk'ün aynı tip rölyefi kullanıldı. Bu rölyef, halen kullanılmakta olan 5 Yeni Kuruş'un üzerinde bulunan Atatürk rölyefinin aynısı. Madeni paraların ön yüzlerinde ise kardelen çiçeği, hayat ağacı ve Boğaziçi Köprüsü motifleri yer alıyor. 200 TL GELİYORYeni dönemde 1 YTL sadece madeni para olarak yer alacak ve 200 TL'lik banknot tedavüle girecek. Türk lirası banknotlar, görme engelli vatandaşlar için temel ayırt edici özellikler taşıyor. Ayrıca yeni paralarda kabartma baskı tekniğinden daha fazla yararlanılmış. Banknotlar arasındaki boyut farkı şöyle: 5 TL banknotların boyutu 64x130 mm, 10 TL banknotların 64x136 mm, 20 TL banknotların 68x142 mm, 50 TL banknotların 68x148 mm, 100 TL banknotların 72x154 mm, 200 TL banknotların ise 72x160 mm. BİR YIL BOYUNCA İKİ PARA DA TEDAVÜLDEVatandaşların değişime kolay uyum sağlaması için YTL ve TL paraları bir yıl boyunca birlikte tedavülde kalacak. YTL'nin tedavül süresi 31 Aralık 2009'da sona erecek. Bu tarihten itibaren banknotlar 10 yıl, madeni paralar ise 1 yıl boyunca Merkez Bankası ve Ziraat Bankası tarafından değiştirilecek.

1 Ekim 2008 Çarşamba

SAP Nedir?

SAP (Systems, Applications and Products in Data Processing) , 1972 yılında beş eski IBMçalışanı tarafından Merkezi Almanya’nın Walldorf kentinde kuruldu.SAP Kucuk ve orta olcekli isletmelerden global sirkettelere kadar her buyuluktekiisletmelerin taleplerini karşılamak üzere dizayn edilmis olup her gün daha da zorlaşanrekabet ortamında, isletmeler icin buyuk avantaj tasimaktadir.SAP Genel olarak ERP sektöründe yer almaktadırlar ve guclu bir ERP çözümüdür. SAP ve ERPesanlamda kullanilmaktadir. SAP'nin ayrica hastaneler,bankalar,ticaret firmalari gibi farklı endustri alanlari içinde özel çözümleri mevcuttur.SAP R/3'deki "R" gerçek zamanlı ("Realtime") veri işleme özelliğini, 3 ise veritabanı,uygulama sunucusu ve istemciden oluşan üç seviyeli uygulama mimarisini simgeler.SAP R/3 , RDBMS(Relational Database Management System-İlişkisel veri tabani yönetimsistemi) Oracle,Microsoft SQL,Informix sunucularının artilarinida kullanma imkanivermiştir.SAP R/3 kendi içinde EDI(Electronic Data Interchange) ,Ofis yazilimlarini destekleyenarayüzü vardir.R/3 1992 yilinda, R/2'nin ardından geliştirilmiştir ve pazara sunulmuştur. SAP tarafindan geliştirilen diğer ürünler -APO (Advanced Planner and Optimizer)-BW (Business Information Warehouse)-CRM (Customer Relationship Management)-SRM (Supplier Relationship Management) vsolarak özetlenebilir.Türkiye’de yaklasik 20 bin kullanıcısı bulunan SAP , ERP pazarında dünyada olduğu gibiTürkiyede de lider konumdadir.

29 Eylül 2008 Pazartesi

Güneş enerjisi hangi amaç için kullanılır ?


Türkiye Güneş enerjisini ile sadece su ısıtmak amacıyla kullanıyor .Güneş Enerjisiyle neler yapılabilir......


Güneş ülkesi Türkiye'de güneş enerjisi teknolojisi, su ısıtma düzeyinde kullanılıyor. TÜBİTAK, "Türkiye'nin güneşten enerji üretme hedefi ve bütçesi yok" diyor. Oysa AB ülkeleri 2020 yılına kadar enerjisinin yüzde 20'sini yenilenebilir kaynaklardan karşılamayı amaçlıyor.
TÜBİTAK MAM Enerji Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Mustafa Tırıs, "Şu anda Türkiye güneşten su ısıtır durumda. Onun ötesindeki bir teknoloji üretime geçebilmiş değil. Güneş enerjisinde gidilecek çok yol var, alınacak tedbirler ve bu alandaki faaaliyetlere ayrılacak bir bütçe talebi var" dedi.
TÜBİTAK, 90'lı yıllardan bu yana güneş enerjisi üzerine çalışmalar yapıyor.
Tırıs, "Bizim burada yaptığımız çalışma temiz kaynaklardan hidrojen üretip kullanımını sağlayabilmeye yönelik bir demonstrasyon projesi. Bu arkamızda gördüğümüz tesis bununla ilgili. Güneş ve rüzgar enerjisi kullanarak hidrojen üretiminni sağlandığı bir demonstrasyon projesi" diye konuştu.
TÜBİTAK Marmara Araştırmalar Merkezi'nin bahçesindeki 145 güneş paneli, saatte 13 kilowat enerji üretebiliyor. Bu paneller 13 evin bir günde tükettiği enerjiyi 1 saatte üretebiliyor, ancak teknolojisi alternatiflerinden daha maliyetli.
Tırıs, "Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, biyokütle gibi hatta jeotermal enerji gibi kaynaklar çok daha ekonomik hale geldi. Ancak güneş enerjisi hala bu sınırın biraz üzerinde yani petrolün biraz daha pahalı olması lazım ki güneşten elde edilen elektrikle başabaş noktada olsun" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin güneş enerjisinden elektirik üretimi 2 megawat düzeyinde. Toplam kurulu güç ise 40 bin megawat. Güneş enerjisi üretim düzeyi güneşi bu kadar bol olan bir ülke için düşük kalıyor.
Tırıs, "Toplu olarak AB hedefi 2020'de yüzde 20'lik bir toplamın yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması hedefleniyor. Buna benzer bir hedefin Türkiye'de de konulması, jeotermal ve rüzgar enerjisinden daha fazla faydalanılarak yenilenebilir enerji portföyümüzü geliştirmemiz lazım. Türkiye'de rüzgar, güneş ve jeotermal de enerji var. Türkiye için de böyle bir hedef konulursa Türkiye'nin çok daha iyisini gerçekleştirmesi lazım" şeklinde konuştu.
TÜBİTAK'a göre, güneş enerjisi teknolojisinin Avrupa ülkeleri düzeyine getirilebilmesi için araştırma ve geliştirme çalışmalarına ağırlık verilmeli, yatırımlar artırılmalı. Yani Türkiye güneş enerjisi üretiminde daha yolun başında.

15 Eylül 2008 Pazartesi

AKILLI ELEKTRİK SAYAÇLARI


IBM, önümüzdeki 5 yılda hayata geçirmeyi düşündüğü inovatif çalışmalar kapsamında akıllı elektrik sayaçları üretilmesi için de yazılım geliştiriyor.IBM'nin, Houston CenterPoint Energy şirketiyle birlikte üreteceği internet erişimli akıllı elektrik sayacı yazılımıyla ev aletlerinin enerji tasarrufu yapmasının yanı sıra, küresel ısınmanın engellenmesi gibi güncel konulara destek verilmesi de sağlanacak.Tüketicilerin, akıllı sayaçtan e-posta adreslerine ve cep telefonlarına gelen mesajla, klimanın ''Evde kimse yok, boşuna enerji harcıyorum. Beni kapatır mısın'' ya da su ısıtıcısının ''Çok enerji harcıyorum!'' gibi uyarılarını alarak, elektrikli ev aletlerini uzaktan erişimle kapatabileceği belirtildi.Kullanıcıların, enerji tasarrufu sağlayacak yazılım sayesinde doğayı kirletme oranını ve fatura bilgilerini de öğrenebileceği bildirildi.

Tıp Tarihinde Çığır Açacak Buluş


Panasonic’in geliştirdiği yeni genetik kod teknolojisi ile hastalık risklerini saptamak kolaylaşıyor. Panasonic, Konan Üniversitesi ile beraber yürüttüğü ortak çalışma sonucu insan genomu içindeki SNP’leri ( single nucleotide polyphormism) analiz ederek, insanların ilaçlara olan olası reaksiyonlarını ve genetik kökenli hastalıkları çok kolay bir şekilde tespit eden yeni bir teknoloji geliştirdi.Panasonic ve Kobe’deki Konan Üniversitesi’nde görevli profesör Naoki Sugimoto’nun birlikte yürüttüğü ortak çalışma, DNA yapısındaki SNP’leri analiz ederek tıp tarihinde çığır açacak yepyeni bir teknolojiyi ortaya koydu.Genetik kökenli hastalıkların önceden belirlenmesini kolaylaştıran yeni teknoloji sayesinde, hastanelerde tedaviler artık her hastaya özel olarak daha doğru ve hata payı bırakmayan bir şekilde uygulanabilecek.İnsan DNA’sının tek bir dizisini oluşturan harflerdeki varyasyonlar olan SNP’ler, genetik dizideki mutasyonları ifade ediyor. Geleneksel DNA SNP’lerini tanıma metotları hem pahalı hem de yüzde 100 doğru bir sonuca ulaştırmayan bir yöntem olduğu için kullanımı çok yaygın değil.Panasonic’in geliştirdiği bu yeni metot bu işlemi çok daha kolaylaştırıyor. Yapay bir DNA’nın sentezi ile gerçek bir DNA’nın sentezini karşılaştırma ilkesinden yola çıkan bu teknoloji, bu işlemi sentez sırasında ortaya çıkan fosfat gruplarını değişken olarak varsayarak uyguluyor.Sentez sırasında oluşan enzim reaksiyonlarının yaydığı elektrik akımlarını saptayan yöntem, değişkenleri karşılaştırma anlayışını temel alıyor. Geleneksel metotlardan farklı olarak DNA’lar bir solüsyon içinde test edilerek sonuca pratik bir şekilde ulaşılabiliyor.Genetik kodu çok daha kolay bir şekilde analiz eden bu yeni yöntem sayesinde tıp ve genetik dünyasında büyük adımların atılması bekleniyor.

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı


Aralarında Türklerin de bulunduğu 5 binden fazla fizikçi ve mühendisin 10 yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı proje, son yılların en büyük bilim projesi olarak gösteriliyor.Kısaca LHC olarak anılan laboratuvarı inşa eden Avrupa Nükleer Araştırma Kurumu (CERN) Genel Müdürü Robert Aymar, Büyük Hadron Çarpıştırıcısının “dünya görüşümüzü ve kainata bakışımızı değiştirebilecek sonuçlar üreteceğinden emin olduğunu” belirtti.LHC, Fransa-İsviçre sınırında, Cenevre yakınlarında, yerin 100 metre altında 27 kilometrelik dairevi bir tünel olarak inşa edildi.Deney başladıktan sonra, tünel çevresinde bulunan 4 büyük algılayıcıdan ikisi Atlas ve CMS, “Higgs bozonunun izini sürecek.” Bu parçacığın diğer bazı parçacıklara kütle kazandırdığı düşünülüyor. Bu deneyde Higgs bozonu tespit edilemezse teorik fizik alt üst olabilir.CERN Müdürü Aymar, Higgs’den başka bilinenlerden çok daha ağır, çok daha fazla sayıda parçacık bulunacağını düşünüyor ve “Biz bu parçacıklara karanlık madde diyoruz” dedi. Aymar’a göre, LHC kainatın yüzde 23’ünü oluşturan bu karanlık maddenin “ne menem bir şey” olduğunun anlaşılmasını sağlayacak. Bilim adamlarına göre, evrenin yüzde 4’ü bildiğimiz maddeden meydana geliyor, kalan bölüm ise karanlık enerjiden ibaret.LHCb adı verilen üçüncü algılayıcı ya da gözlem istasyonu, Büyük Patlama anında maddeyle eşit miktarda olduğu düşünülen antimaddenin nereye gittiğini bulmaya çalışacak. Alice algılayıcısı da kurşun iyonlarının çarpışmasıyla ilgilenecek ve kainatın ilk mikrosaniyeleri sırasında, daha protonlar oluşmadan ortaya çıkan “kuark ve glüon çorbasını” bir lahza için de olsa yeniden yaratmaya çalışacak. Çarşamba günü ilkin ilk ışın huzmesi için 100 milyar protonluk paketler hızlandırıcıya atılacak. Birincisinin tersi istikamette olacak şekilde ikinci demetin devreye sokulmasıyla çarpışma başlayacak.DÖRT TEMEL SORUTürkiye’nin de aralarında bulunduğu Avrupa ülkelerinin yanı sıra ABD, Hindistan, Rusya ve Japonya’nın da iştirak ettiği 3,76 milyar Euro’luk proje, minik parçacık fiziğinin yıllardır kafa patlattığı dört büyük soruya cevap bulmaya çalışacak.Bu sorular şunlar:Higgs bozonunu bulmak, süpersimetrinin sırrını ortaya çıkarmak, madde ve antimaddeyi anlamak ve Büyük Patlamadan hemen sonra saniyenin binde birindeki sürede ortaya çıkan şartları yeniden yaratmak.Higgs bozonu:İstikrarsız karaktere sahip parçacığa, adeta “ilahi parçacık” gözüyle bakılıyor, zira birçok araştırmacı bu parçacığı teorik olarak inceledi, ama şimdiye kadar hiç kimse onu göremedi. Bozon, onu 1964 yılında “tümdengelim” (dedüksiyon) yöntemiyle ortaya çıkaran İngiliz fizikçisi Peter Higgs’in adını taşıyor. Bozonun varlığını deneyle kanıtlamak, parçacık fiziğinde bilinenleri özetleyen “standart modelin” eksik halkasını bulmak anlamına gelecek.Higgs bozonu, kütlenin nasıl kazanıldığının anlaşılmasını sağlayacak. Bazı parçacıkların niçin kütleden mahrum olduğu da böylelikle anlaşılabilecek.Süpersimetre:Bu kavram, son yılların en esrarengiz keşiflerinden biriyle ilgili. Şöyle ki, görünen madde evrenin sadece yüzde 4’ünü oluşturuyor. Kainatın yüzde 23’ü karanlık madde, kalan yüzde 73’ü de karanlık enerjiden teşekkül ediyor. Bu konunun aydınlatılması; karanlık maddenin, “nötralino” adı verilen süpersimetrik parçacıklardan oluştuğunu gösterebilecek.Madde ve antimaddenin esrarı:Enerji maddeye dönüşürken, bir parçacık ve zıt kutuplu elektrik yüküne sahip bir yansıması, bir başka deyişle antiparçacığı oluşuyor. Parçacık ve antiparçacık bir araya gelecek olursa birbirlerini yok ediyor ve enerji ortaya çıkıyor. Mantık, madde ve antimaddenin evrende eşit miktarda bulunması gerektiğini söylese de, antimadde nadir bulunuyor.Büyük Patlamadan sonra saniyenin binde birindeki şartları yeniden oluşturmak:O sırada madde, kuark ve glüonlardan oluşan bir çeşit “yoğun ve sıcak çorba” olarak ortaya çıktı. Çorba soğuyup yoğunlaşırken, kuarklar; protonlar, nötronlar ve diğer kompozit parçacıkları oluşturdu. LHC, ağır iyonları birbirleriyle çarpıştırarak bir anlık da olsa, Güneş çekirdeğindekinden 100 bin kat daha yüksek sıcaklık elde etmeye çalışacak. Bu çarpışmalar sırasında kuarklar ortaya çıkacak. Araştırmacılar, serbest kalan kuarkların maddeyi oluşturmak için ne şekilde ve nasıl birleştiklerini gözlemleyebilecek.SONSUZ KÜÇÜK VE SONSUZ BÜYÜKLHC çarpıştırıcısı “hadron” ailesinden hidrojen protonlarını, ışık hızının yüzde 99,999’uyla 27 kilometrelik tünele fırlatacak.Yerin 100 metre altında saniyede 1 milyar proton çarpışması meydana gelirken, yer üstündeki 3 bin bilgisayar saniyede 100 kadar çarpışmayı analiz edecek. Toplanacak veriler, değişik ülkelerde CERN’le bağlantılı araştırma merkezlerine anında iletilecek.Tünel dünyanın en soğuk “buzdolabı” olacak, zira süper iletken mıknatısları eksi 271,3 dereceye kadar soğutuldu. Eksi 273,15 mutlak sıfır kabul ediliyor.Tünel boyunca sıralanan dört çarpıştırıcı devasa boyutlarda. En büyükleri Atlas, 25 metre çapında, 46 metre boyunda bir silindir. Ağırlığı 7 bin ton kadar. 3 bin kilometreyi bulan kablolarla sarmalanmış halde. Silindirin yerleştirilebilmesi için, 300 bin ton taş ve toprak kazıldı, 50 bin ton beton döküldü. Atlas, bir yıl içinde, dünyanın en büyük kütüphanesi olan Kongre Kütüphanesindeki 3 milyar kitaptakinden 160 kat fazla veri toplayacak.Proton huzmesi, 10 saatte tünel içinde 10 milyar kilometre kadar yol almış olacak ki, bu, Yer’den Neptün’e gidiş geliş mesafesine eşit. Tam yoğunluğa erdiğinde, her proton huzmesi, saatte 1600 kilometre hız yapabilen bir otomobil için gerekli enerjiyi üretir hal gelecek.Çarpışmalar 14 “tera elektron volt” enerji ortaya çıkaracak. Bu, çok yoğun enerji demek. Bu sayede bir an için de olsa, Güneş’tekinden 100 bin kat fazla sıcaklıklar elde edilebilecek.

4 Eylül 2008 Perşembe

NANO-TEKNOLOJİ NEDİR?


NANO-ÖLÇEK DÜNYASI NANO-SCALE WORLD

NANO-TEKNOLOJİ NEDİR ve NERELERDE KULLANILABİLİR?
Dünyada yapılan bir araştırmaya göre %29’umuzun duyduğu nano-teknoloji nedir?Nano-teknoloji ultra ince/küçük parçaların/malzemelerin kullanım bilimidir. Bir nano metre (1 nm) milimetrenin milyonda birine eşittir (1nm = 10-9 m = 10-6 mm). İnsan saç kılı 80.000 nm kalınlığındadır. Kırmızı kan hücreleri 7000 nm çapındadır. Nano-bilimi malzemelerin büyük ölçekteki özelliklerinden farklı olarak malzemeleri atomik, moleküler ve makro moleküler ölçekte inceler ve maniple eder.Malzemeler nano ölçekte, iri boyuttan çok farklı özellik ve davranışlar gösterirler. Nano malzemeler daha kuvvetli, daha hafif veya daha farklı şekilde ısı ve elektrik iletme özelliklerine sahiptir. Hatta renkleri bile değişir. Örneğin nano ölçekteki altın parçaları, parça boyutuna göre kırmızı ve mavi renk olabilmektedir.Parça boyutu inceldikçe birim kütle için yüzey alanı artışı, malzemenin kimyasal reaktivitesini artırır. Bu yüzden nano-malzemeler yakıt hücreleri ve pillerde katalizör görevi görebilmektedir. Parça boyutu inceldikçe kuantum etkisi artar, malzemenin optik, magnetik ve elektriksel özellikleri önemli ölçüde değişir.Bilgisayar yongaları (chip), CD’ler ve mobil telefonların yapımında nano-malzemeler kullanılmaktadır. Nano-malzemelerden üretilen cihazlar daha hızlı, hafif, kuvvetli ve verimli olmaktadır. Nano-teknolojiler sağlık, bilgi teknolojileri (IT) ve enerji depolamada çok büyük potansiyel kullanım olanaklarına sahiptir. İçinde yaşadığımız dünya nano-teknolojilerle çok önemli gelişmeler kaydedecektir. Dünyada gelişmiş devletler ve iş dünyası nano-teknolojiye çok büyük yatırımlar yapmaktadır.

NANO-MALZEMELER NASIL YAPILIR?

Doğal veya insan yapımı (sentetik) olabilirler. Örneğin nano-parçalar bitkiler, algler ve volkanik aktivitelerle doğal olarak üretilebilmektedir. Nano-parçacıklar binlerce yıldır pişirme ve yanma olaylarının ürünü olarak yaratılmaktadır. Ayrıca araç ekzozlarından da oluşmaktadır.Kasların hareketini sağlayan ve hücreleri tamir eden insan vücudundaki bazı proteinler nano-boyutludur. Nano malzemeler çok farklı şekillerde oluşabilmektedir Bazı nano-malzemeler kendi bileşenlerinden oluşabilmektedir. Karbon parçaları bu şekilde nano tüpler yapmaktadır. Diğer bir yöntemde bilgisayar yongaları yapımında kullanılan nano-malzemelerin iri parçalardan dağlanmasıdır (etching).Güçlü mikroskoplar atom ve molekülleri daha yakından görmemizi, toplamamızı ve basit nano yapı oluşturmamıza yardımcı olmaktadır. Bazı nano-malzemeler molekül molekül yapılabilmektedir. Örneğin IBM bu tekniği kullanarak Xenon atomlarından IBM logosunu 5 nm harflerle ışıldatmasını başarmıştır. Bugün bu teknik çok emek yoğun ve endüstriyel kullanıma henüz uygun değildir. Şüphesiz ki nano-teknolojiler gelecekte yaşam kalitemizi geliştirecektir.

NANO-TEKNOLOJİLER EMİN MİDİR?
Bilgisayar yongaları ve katalizörler sağlık ve emniyet riski oluşturmaz. Çünkü nano-malzeme büyük nesnelere dağlandığından (etch)/bağlandığından çevreye yayılmaz ve zarar vermez. Oysa serbest nano-parçalar zararlıdır. Nano-parçaların ve nano-tüplerin üretimi esnasında oluşan malzeme bulk malzeme üzerine bağlanmadığından serbesttir ve etrafa saçılabilir. Nano boyutlu bu parçaların solunması, yenmesi veya vücuda deri yoluyla girmesi hücrelere zarar verebilir. Nano-tüpler yapısal olarak asbest liflere benzer, uzun süre fazla miktarda solunursa solunum sorunlarına yol açabilir. Nano-malzeme üretilen yerlerde nano-partikül maruziyeti mutlaka gözlenmelidir. Serbest nano partikülleri çevreye (besin zincirine, bitkilere ve hayvanlara) potansiyel zarara sahiptir.

NANO-TEKNOLOJİNİN GELECEĞİ NEDİR?

Kısa vadede, nano-teknolojiler daha küçük, daha hızlı bilgisayarlar ve daha keskin/net ve verimli elektronik görüntü cihazları (display) yapımına yol açacaktır. Nano parçalar boyaya katıldığında boya ağırlığı azalacak böylece uçaklarda/gemilerde kullanıldığında toplam ağırlık düşecek ve daha az yakıt tüketilecektir. Nano parçacıklar çevreyi temizlemede yardımcı olurlar. Nano-parçalar toprak ve yer altı suyundaki tehlikeli bileşikleri zararsız bileşenler haline dönüştürmesine yardımcı olur.Nano-zarlar (membrane) uzun vadede potansiyel olarak su arıtma prosesinde daha enerji etkin olacaktır. Ayrıca yüksek performanslı motorlar uzun ömürlü makine yağları ile sağlanacaktır. Tıb alanında uzun vadede ilaç sektöründe ve takma organ yapımında kullanımı vardır. Nano-parçalar vücudun belli kısmına özel ilaç olarak hızlı verilebilmektedir. Hafif ve uzun ömürlü takma organlar (kalp kapakçığı, kalça protezleri vs) yapımında da kullanılabilmektedir. Tansiyonu ve kalp atışını ölçen akıllı elbiseler yapımında ve çevredeki tehlikeli kimyasalları teşhisinde nano-malzemeler kullanılabilmektedir.Karbon nano-tüpler yassı karbon atomu yaprakları yuvarlanarak ve çok ince silindir tüpü şeklinde yapılırlar. Karbon nano-tüpler çelikten 100 kat güçlüdür fakat 6 kat daha hafiftir ve elektrik iletirler. Elektronik görüntü (display) ve algılayıcı (sensor) yapımı ve hafif inşaat malzemesi yapımında kullanılmaktadır Farklı yapı, uzunluk ve çaplarda nano-tüpler yapılabilmektedir.SONUÇNano-teknoloji ve nano malzemelerin kullanımının hızla artaçağı tahmin edilmektedir. Nano malzemeler yapısal uygulamalar (seramik, katalizör, kompozit malzemeler, kaplama, inçe filmler, tozlar), vücut bakım ürünleri (makyaj malzemeleri yapımında), elektronik parçalar (nano-elektronikler, organik ışık yayan diotlar, algılayıcılar, optik-elektronik malzeme yapımında), biyo-teknolojide/tıpta (hedef ilaç ve biyoalgılayıcı yapımında) ve çevre korumada (nanofiltrasyon ve membran filtrasyonda) kullanılacaktır. Gelişmiş devletler nano-teknolojilerdeki Ar-Ge çalışmalarına büyük önem vermekte ve kaynak ayırmaktadır. Ülkemizin de bu konuda geride kalmamasında yarar vardır.Kaynak: The Royal Society.

30 Ağustos 2008 Cumartesi

Philippe Starck Tasarımı Yat: Wedge Too

Philippe Starck'ın çalışmalarından kaçmanın yolu yok.Fransız tasarımcı, diş fırçalarından Güney Sahili otellerine ve Aprillia motosikletlerine kadar herşeyi tasarladı.Bu geniş portfolyoya bakılırsa Starck'ın şimdiye kadar hiç yat tasarlamamış olduğunu görmek şaşırtıcı.Ama 1999'da Starck, 65 metrelik bir tekne tasarlamayı aklına koymuştu.Sonuç, Feadship tarafından yapılmış en büyük yat olan Wedge Too oldu.Yat, De Voogt Naval Architects'in de projeye katılmasıyla, Hollanda'nın De Vries Tersanesi'nde tamamlandı.Starck/Feadship işbirliği ile ilgili haberler yayılmaya başladığında kimilerinden az da olsa endişeli tepkiler geldi çıktı ve bu endişelerin birçoğu yaptığı iş konusunda titiz ve agresif tavırlı, hareketli Starck ile ciddi ve ağırbaşlı De Vries çalışanlarının biraraya gelmesinden doğacak muhtemel bir sürtüşme ile ilgiliydi.Ama Feadship Müdürü Henj de Vries III'e göre bu ortaklık büyük bir uyumla gerçekleşti.Starck'ın belirgin özelliklerinden biri, sıradışı eşleştirmelerden aldığı Dadaist zevk.Özel kamara, Starck'ın üzerine 52 inch'lik plazma TV entegre ettiği geleneksel bir Louis XVI yazı masası ile dekore edilmiş.Ana salonda, gümüş kuğulu kolçaklarıyla geniş, taht benzeri bir oturma elemanı yer alıyor.Akşam yemeğinde konuklar bir banket, ayaklı bir vazo, metal ya da ahşap bir sandalye, buz kalıbı gibi görünen bir küp veya bir gn

29 Ağustos 2008 Cuma

YACHT


Ahşap Tekne ve Yacht
YapımıBatı Karadeniz'de, Ahşap Tekne Yapım Geleneği; bu kıyılarda yaşayan insanlarla başlamış ve bu insanların dillerinden, alışkanlıklarından, kullandıkları tekniklerden ve becerilerinden izler taşıyarak bu günlere kadar uzanmıştır. Kurucaşile’de son 30 yıla kadar; Osmanlı donanmasının savaş gemilerinden, yakın sahil yük gemilerine kadar pek çok gemi tipi yaratılmıştır.Ahşap Tekne Yapımcılığı bir meslek olarak sadece kıyılarda icra ediliyor olması nedeniyle, başka kültür değerlerine, teknik ve sosyal alışverişlere açıktır. Hep başka yerlere gidecek ve dönecek olan gemileri yapan bu meslek, hem kendi yapım tekniklerini - tekne biçimlerini başka kıyılara gönderecek, hem de oralardan gelen gemilerle değişik kültürlerden etkilenecektir.Kurucaşile, Ahşap Tekne Yapımcılığının kendine özgü kalitesi de bu el emeği göz nuru mesleğin yaşamasında ve bölge hayatına damgasını vurmasında önemli bir nedendir. Yapımcılığın kalitesi mesleğin devamını, mesleğin devamı ise yapım kalitesini artıran kültür alışverişini sağlamıştır.Yüzyıllar süren tarihinden sonra bugün, uluslararası ölçülerde ve kalitede Ahşap Tekne Yapımı sürmekte, dünya denizlerine yelken açabilen tekneler yapılmakladır.Kullanılan ahşabın kalitesi, işçiliğin olağan üstü becerisi, teknelerde yaratılan yeni tipler dünya denizcilerinin takdirini kazanmaktadır. Yük gemisinden balıkçı teknesine, oradan da yatçılığa uzanan bu sanat, mühendislik - mimarlık bilgileriyle de donanarak başarılı ürünler vermektedir.Yörede, ustalık ve yeni teknolojinin ortak ürünü bir çok tekne yapılıyor.Babadan oğula geçen, usta çırak ilişkisi ile nesillerdir süren bu meslek, eğitimli elemanlarla da desteklenince tezgahlar gelişiyor tersane oluyor, yapım teknikleri yenileniyor daha çabuk ve kaliteli ürünler veriliyor. Ahşap; yatçılığın doğuşundan beri klasik tekne malzemesidir. İşleme kolaylığı, hafifliğinin yanısıra sağlamlığı, soğuğu sıcağı izole edebilmesi, diğer malzemelere oranla yorulmaya karşı mukavemeti,görüntüsü ve sıcaklığı yatçılara hep cazip gelmiştir.Geleneksel usullerle yapılmış tekneler senelik bakım gerektirseler de; modern inşa yöntemleriyle yapılmış ahşap teknelerin bakım ihtiyacı çok azalmıştır. Günümüzde 100 yaşını aşmış ve restorasyon işleminden sonra bu gün eski günlerine oranla çok daha fazla kullanılan ve zorlanan klasik ahşap yarış yatları mevcuttur.Ahşap tekneler yapım tarzları gereği; tamamen terk edilmedikleri takdirde hakikaten neredeyse sonsuz ömürlü olabilirler. On yıllar içinde bir teknenin güvertesi, kaplamaları, mobilyası, hatta omurgası değişik zamanlarda sırayla yenilenebilir ve tekne diri olarak hep ayakta tutulabilir.Tekne inşasında kullanılan ahşap cinsleri tekne yapımında kullanılacak ahşap cinslerini belirleyen bir kaç ana faktör vardır.Ahşabın ömür özelliği,sağlamlığı, ağırlığı ve rutubet ile hava sıcaklığına göre uzama katsayısı ve çarpılma eğilimi en önemli seçim kriterleridir.Tekne Yapımında kullanılacak ahşap kurutulmuş olmalı ve yaklaşık % 15’lik bir nem barındırmalıdır.Aynı şekilde tekne kaplamasında kullanılmış ahşap tekne denize indirildikten sonra,bünyesine su çekerse, uzamaya çalışır ve büyük kuvvetler oluşturur.Bu nedenle özellikle karina bölgesinde, uzama katsayısı düşük ahşap cinsleri kullanılmalı ve ahşap su etkisine karşı iyi şekilde korunmuş olmalıdır.İyi bir konstrüksiyonda göz önüne alınması gereken diğer bir ahşap özelliği ise ahşabın en güçlü olduğu halin, elyafları yönünde basınç yüküne maruz kalması durumudur. Aynı yönde çekme yüklerinde ahşabın mukavemeti yarı yarıya azalır.Elyaf yönüne dik olarak çekme mukavemeti 1/16 değerine, basma mukavemeti ise 1/5 ile 1/10 değerine düşer (elyaf yönünde basma mukavemetine göre).Ahşap ne kadar dayanıklı ve mukavimse, o derece de ağırdır. Bu nedenle tekne yapımında hava ve deniz şartlarına açık veya yüksek mukavemet değeri gerektiren yapım parçaları başka ağaçlardan, yük ve suya fazla maruz kalmayan kısımlar ise daha hafif ağaçlardan yapılır.(netten)

25 Ağustos 2008 Pazartesi

MİMARLIK VE YAT TASARIMI


Dünyanın en eski mesleği olarak kabul edilen mimarlık mekân tasarlama ve inşa etme sanatı ve bilimidir. Tüm insanlık tarihi boyunca barınma ihtiyacının olduğu her ortamda önemli ve gerekli olmuştur. Mekân ise insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk olarak tanımlanır. Tekneler su üzerinde kalmak ve hareket etmek amacıyla inşa edilen araçlardır. İnsan ve yük taşınmasında kullanılan büyük tekneler gemi olarak adlandırılır. Yatlar ise gezinti amaçlı tasarlanmış gemi ve teknelerdir. Gövde yapısıyla sınırlı ve seyir şartlarına bağlı olan bu mekânların ve insan-mekân ilişkisinin en uygun şekilde değerlendirilmesi, tasarlanması mimarlığın sınırları içine girerler. Buna rağmen ülkemizde yat tasarımı ve imalatına mimarlık mesleğinin katılımı şimdiye kadar çok sınırlı olmuştur. Bunun öncelikli sebeplerinden biri; işlevsel olarak iyi çözümlenmiş, konforlu ve estetik mekânlara tekne türlerinin hepsinde ihtiyaç duyulmamasıdır. Yük gemileri ve görev gemileri ( balıkçı tekneleri, savaş gemileri, römorkörler… vs) için gemi inşa mühendislerinin imalat projeleri mekânların kurgusu için çoğu zaman yeterli olmaktadır. Çünkü bu tekneler sınırlı sayıda insan barındırmakta, daha çok bir iş makinesi gibi çalışmaktadırlar. Tasarlanmış mekânlara ise ağırlıklı olarak, insan - eşya – mekân ilişkisinin çok daha fazla olduğu, yolcu gemilerinde ve gezinti gemilerinde yani yatlarda ihtiyaç duyulmuştur. Yat ve yatçılık terimleri Felemenk dilinden gelen ve izlemek, kovalamak anlamında jaghen kelimesinden gelir. 16. yy.ın sonundan itibaren jaght kelimesi ticaret, gezi veya askeri amaçlı hafif hızlı tekne anlamında kullanılmıştır. Gezi teknesi kavramı 17. yy.da dünyanın lider denizci ülkesi olan ve filosu Avrupa’nın en zengin ekonomisini destekleyen Hollanda’da doğmuştur. (Aslında “Pleasure-Boating” yani keyif ve eğlence için tekne kullanımının başlangıcı tarih öncesi devirlere kadar uzanır. Tarihte birçok hükümdarın dönemine göre olağanüstü boyut ve özelliklerde gezi teknelerinin olduğu bilinmektedir.) Hollandalılar tarafından tasarımı yapılan ve tarafından İngiltere'ye getirilen gezi da, bu dönemde ortaya çıkmıştır. ılaII. Charles yatları Bu yelkenli tekneler iki direkli ya da genellikle tek direkli yapılıyorlardı. İngiltere’de yat sporunun yaygınlaşması ise 1837 – 1901 tarihleri arasında olmuştur. Bu dönemde Kraliçe Victoria ve ailesi, Wight adası’ndaki konutlarında yelkenli ve buharlı yatlardan oluşan bir filo barındırmaktaydı. Tarihçesinden de anlaşıldığı gibi yatçılık tüm dünyada yakın dönemlere kadar sınırlı sayıdaki çok varlıklı kesimin ilgi alanı olmuştur. Bu durum ülkemizde de farklı değildir. Yatçılıkla uğraşan varlıklı kesimin sayıca sınırlı olması, imalatta yüksek kalite beklentisi ve devamında ihtiyaç duyulan servis hizmetleri ülkemiz şartlarında böyle bir sektörün kendi iç dinamiklerinden doğan gelişimini ve devamlılığını engellemiştir. İhtiyaçlar ağırlıklı olarak yurtdışından ithal edilen ya da sınırlı sayıdaki imalatçının geleneksel yöntemlerle ürettikleri kişiye özel yatlarla karşılanmıştır. Yakın dönemlerde Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, alım gücü yüksek olan kesime olduğu kadar orta ve düşük alım gücü düzeyindeki kesimlere de çeşitli seçenekler sunan, kredi olanaklarıyla tekne satın almayı mümkün kılan, marina ve servis hizmetlerini kolay ulaşılabilir ve devamlı kılan bir sistem oluşturulmuştur. Yeni üretim teknikleriyle, düşük maliyetli seri üretim olanakları sağlanmış bu da yat pazarının toplumsal yelpazesini oldukça genişletmiştir. Büyüyen bu talep hızlı bir şekilde ucuz maliyetler, İşgücü ve geleneksel tekne imalatçılığındaki tecrübeden gelen kaliteli imalat özelliklerine sahip Türkiye yat imalat sektörüne doğru yönelmiştir. Bugün Türkiye, geleneksel ahşap yat üretiminde dünyanın üst sıralarında yer almaktadır. Bunun yanında gelişmiş yeni tekniklerle büyük miktarda yat ve mega yat üretimi yapılmakta, dünyanın ünlü birçok markası üretim alanını Türkiye’ye kaydırmaktadır. Hızla gelişen ve önü çok açık olan bu sektörde Türkiye artık, Avrupa yat sektörünün geleceği olarak görülen ülkelerin başında gelmektedir. Fakat şu anda ülkemiz dünya yat imalatı sektöründe daha çok bir taşeron firma olarak yer almaktadır. Projelerin büyük bir kısmı yurtdışından gelmekte veya popüler modeller taklit edilmektedir. Üretim kontrolü ve teftiş aşamalarında pek çok yabancı uyruklu teknik eleman çalışmaktadır. Ülkemizde hızla gelişen bu sektörü tasarım, projelendirme, teknik hizmet ve kontrol alanlarında besleyecek geniş bir kadroya ihtiyaç vardır. Bu alanların büyük kısmı mimarlık, içmimarlık, endüstri ürünleri tasarımı alanları ile örtüşmektedir. Şimdi sahip olduğumuz mimarlık, tasarım eğitimini yat üretimi sektöründe nasıl kullanabileceğimize bir bakalım; Önce yat tasarımında rol oynayan disiplinlere kısaca bir göz atalım. Her şeyden önce “su üzerinde hareket eden bir sevk aracı” olarak tanımlayabileceğimiz gemiyi, öncelikle suyla temas eden tekne kısmı ve bu tekne üzerinde ve içinde tasarlanan dış ve iç mekânlar olarak ayrıştırmak mümkündür. Yat tasarımı terminolojisinde bu ayrım; Hull design ( gövde-kabuk tasarımı), exterior styling ( Teknenin su üstünde kalan dış kısmının tasarımı) interior design ( iç yerleşim tasarımı) olarak ayrılır. Bunların her biri ayrı kişilerce tasarlanabileceği gibi hepsi bir tasarımcının elinden de çıkabilir. Bunu mimarlıktaki taşıyıcı sistem kuruluşu, mimari tasarım, iç me-kan ve mobilya tasarımı şeklinde düşünebilirsiniz. Yatlar büyüdükçe bu işbölümüne daha çok ihtiyaç duyulur. Gövde kabuk ve mühendisin ortak çalışma alanı olarak karşımıza çıkar, kabuk hesaplamaları gemi inşa mühendisliğinin alanına girer. Bu hesaplamalar yaratılan formun denizde yüzmesi, dengesi, hare-keti, hızı ile ilgilidir. Bu aşamada tercihe bağlı tasarım girdileri belirlenir. Örneğin hız faktörü önemliyse daha ince uzun, derin-liği az formlar, uzun mesafeler ve ağır açık deniz şartların söz konusuysa daha derin, ağır ve dengeli biçimler tasarlanır. Tabii oluşan bu formlar beraberinde teknenin dış ve iç kısmının hacimlerini bu aşamada etkiler ve sınırlar. Dış ve iç mekânların tasarımında endüstri tasarımcıları mimarlar ve içmimarlar devreye girer. Mevcut hacimlerin en iyi şekilde değerlendirilmesi, özel formların, çok fonksiyonlu mekânların ve mobilyaların tasarlanması gereklidir. Mimarlık eğitiminden tanıdığımız boyutlar burada değişir. İnsan ergonomisinin tasarıma izin verdiği ölçülerdeki en küçük alanlarda yeni dünyalar yaratılır. Bir yat tasarımının en belirgin özelliği 90 derece açının çok ender bulunmasıdır. Çok çeşitli açılara ve eğrilere sahip olan mekânlar dikkatli bir tasarım, projelendirme ve takip süreci gerektirir. Bu tasarım ve takip süreci zorlukları yanında çok da keyifli ve heyecanlı bir süreçtir ve her aşamada tasarımcılarımıza geniş bir çalışma alanı sağlar. Teknenin çeşitli kısımlarında seyirle ilgili birçok fonksiyon tasarımımızı biçimlendirir, yönlendirir. Teknede tüm mekânların bir sarmal şeklinde birbirine bağlı olduğunu, teknenin canlı bir organizma gibi bir bütün olarak çalıştığı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Yat tasarımı ile uğraşan bir mimar olarak, mesleğimizin eğitimini oluşturan ders müfredatlarının yat tasarımının gereği olan bilgileri içeren disiplinlerle desteklenmesi halinde ve tasarımcı zekânın da katılımı ile bu mesleğin mimarlarımıza yeni kapılar açacağına, mimarlarımızın katılımı ile bu sektörün dünya çapında yeni bir ivme kazanacağına inanıyorum. netten

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Adres sormadan yol bulmak mümkün


BLAUPUNKT, navigasyon cihazı ve MP3 çalar özelliklerini bünyesinde toplayan ürününü Türk tüketicilerine sundu. Blaupunkt'un Türkiye'de satışa sunduğu ilk taşınabilir navigasyon cihazı Lucca MP3, navigasyon cihazı ve MP3 çalar özelliklerini bünyesinde topluyor. Lucca MP3; kullanıcıları gitmek istedikleri adrese ister yaya, ister araç ile, sesli ve görsel yönlendirmelerle kolaylıkla ulaştırırken, müzik dinleme keyfini de beraberinde sunuyor. İstanbul ve Ankara şehir haritalarına sahip olan Lucca'nın 2007 yılı sonunda Türkiye genelinde 30 ili kapsaması bekleniyor. Blaupunkt Lucca, Bosch yetkili satıcılarında peşin fiyatına taksit imkânıyla birlikte 1120 YTL'den satışa sunuluyor.
netten

16 Ağustos 2008 Cumartesi

TRAX


Bu yazılım/kamera, dükkandan içeri girenleri sayıyor, böylelikle kaç kişi ne zaman girmiş görebiliyorsunuz. Aynı zamanda güvenlilk için de sonradan kullanabiliyorsunuz. Çok enteresan değil aslında. Fakat bu ürünü riya ile birleştirebilseler, işte o zaman süper olur.Riya, bir fotoğrafta tanımladığınız yüzleri, başka fotoğraflarda bulmaya yarayan bir site. 100 fotoğrafınız var, babanınızın bir fotoğrafta gösteriyorsunuz, diğer fotoğrafların içerisinde babanızı buluyor ve size sadece babanızın fotoğraflını gösterebiliyor. Daha evvelden bahsetmiştik sanırım.Riya ile bu sistemi birleştirdiğinizde, gelen müşterilerinizi tanımlayabilir, hangi müşteri kaç kez gelmiş, hangisi daha değerli anlayabilirsiniz. Harika bir ürün olmaz mı?

15 Ağustos 2008 Cuma

STREAMİNG NEDİR?


'Streaming', Internet ortamında verinin paketler halinde ulaşmasını ve gelen verinin anında geliyormuş gibi iletilmesini sağlayan sistemdir. Örneğin bir müzik parçasını dinlemek istediğinizde, medya çalıcınız tüm parçayı indirmeyi beklemek yerine size müzik parçasının tümünü dinletmeye başlayabilir çünkü gelen veriyi aldıkça size iletmektedir ve tüm parça olmadan da parçaları sırasıyla ileterek size anında dinletmeyi sağlayabilir.Bazen bu şekilde müzik ya da video izlerken kesintiler olur çünkü bağlantıda yavaşlık olduğundan gelen veri paketleri gecikir. Fakat bağlantı hızında sorun yokken anında izliyor gibi olursunuz. Bunun bir şeyi bilgisayarınıza indirmekten (download) bir farkı da bilgisayarınıza indirilmiyor ve sizin o sayfa üzerinden dinlemenizi sağlıyor olmasıdır.Özetle, dosyayı indirmeden, anında ve durmadan veri transferi (örneğin: müzik/video) diyebilirz. netten

STRIBOIL

Aşınmaya ve sürtünmeye karşı onarıcı ve yenileyici alaşımın (STRIBOIL) çeşitli sanayi alanlarında üniteler ve mekanizmalar demonte edilmeden, onlar çalışır vaziyetteyken, kullanımıÜnitelerin ve mekanizmaların nanodispersif (nano düzeyinde dağılan) Aşınmaya ve Sürtünmeye karşı Onarıcı ve Yenileyici Alaşım (STRIBOIL) ile işlenmesi, ilgili yerlerde yeni modifikasyonlu yüzey tabakasının oluşması sayesinde parçaların temas ettiği ve sürtündüğü yerlerin aşınmasının seçmeli olarak giderilmesini sağlamaktadır.Bu, STRIBOIL’in etkisini, yağlara konulan genel katkı maddelerden farklı kılmaktadır. Ayrıca, STRIBOIL’in kullanım yöntemi basit ve, en önemlisi, aşınan ünitelerin demonte edilmesine ve makinenin durdurulmasına ihtiyaç duyulmadan makine çalışır vaziyetteyken kullanılmaktadır.· Yurtiçinde ve yurtdışında edinilen Aşınmaya ve Sürtünmeye karşı Onarıcı ve Yenileyici Alaşımı kullanma tecrübesi, onların kullanılmasının, onarım arası sürenin önemli ölçüde uzatılmasıyla (mesela içten yanmalı motorlar için süre 2-3 kat artıyor), programlı onarımların, önlem nitelikli STRIBOIL’la işleme ile değiştirilmesine imkan verdiğini göstermektedir. Bununla birlikte:· motorların teknik durumunun ve (vites kutusu, dağıtıcılar ve köprülerin) transmisyonunun yenilenmesi (eski hale getirilmesi), yedek parçalar için masraf yapılmasını gerektirmiyor,· yenilenen ünitenin çalışma süresi artıyor,· basınç (kompresyon) yeniden düzeliyor ve kapasite artıyor,· yakıt veya elektrik enerjisi tüketimi % 10-20 azalıyor,· egzos gazında CO, CH ve karbon siyahı miktarı azalıyor,· sürtünme kaybı azalıyor, randıman artıyor,· titreşim ve ses önemli ölçüde azalıyor,elde edilen sonuçların 1 yıl ve daha fazla bir süre için aynı kalacağı garanti ediliyor.Aşağıdakiler dahil, hemen tüm sanayi ve ulaştırma alanlarının ekipmanlarının çeşitli ünite ve mekanizmalarının işlenmesi konusunda büyük tecrübe kazanılmıştır:· kompresör ve gaz transferi istasyonları,· liman ve gemi ekipmanları,· maden zenginleştirici fabrikalar,· demiryolu ulaşım araçları,· sanayi ekipman,· enerji sistemleri ekipmanları,· elektrik ve karayolu ulaşım araçları,· her türlü iç yanmalı motor,· çeşitli kapasiteli vantilatör ve kompresör,· sürtünmesiz ve düz rulmanlar (yataklar)· açık dişli çark takımı,· her türlü redüktör,· hidrolik sistemleri.Metodun Esası:Üniteleri ve mekanizmaları Aşınmaya ve Sürtünmeye karşı Onarıcı ve Yenileyici Alaşım (STRIBOIL) ile işleme teknolojisi, seçmeli naklin yapılması suretiyle ortaya çıkan aşınmasızlık etkisine dayanan makine parçalarının aşınma direncini arttırma metotlarından biri olmaktadır.Seçmeli nakil - oynamaya karşı az dirençli, basınç altında sertleşmeyen ve oksitlenmeyen ince metal bir zarın temas bölgesinde kendiliğinden oluşmasına bağlı özel bir sürtünme türüdür. 1-4 mkm kalınlıkta olan böyle bir koruma zarının adı – servo şeklinde zardır.Sürtünme süreci içinde oluşan koruma servo zarının özellikleri temas eden malzemelerin özelliklerinden farklıdır.Belirtmek gerekir ki, sürtünme sırasında parçalar, eşleşmiş yüzeylerin nominal alanının 0,01-0,001’ini oluşturan çok küçük bir alanda temas etmektedir. Bunun sonucunda, fiilen temas eden bölgeler, onların karşılıklı olarak birbirine geçmesine, plastik (yoğruk) deformasyona ve dolayısıyla yoğun bir aşınmaya sebep olan çok yüksek baskı altında kalmaktadır. Seçmeli nakil durumunda, eşleşmiş yüzeylerin teması, parçaların STRIBOIL ile işleme öncesi ve sonrası elde edilen yüzey fotoğrafları ve sürtünme katsayısının önemli ölçüde azalması ile açıkça teyit edildiği gibi, fiili temas alanı üzerinden gerçekleşmekte ve onlarca kat artmaktadır.STRIBOIL’in olduğu durumda, sürtünme bölgelerinde olan termodinamik süreçler, metalin en çok çalıştığı yerlerde modife olmuş bir katın oluşmasına sebep olmaktadır. Böylece, STRIBOIL’in sürtünme yüzeyleri ile teması sürecinde, temas noktalarının tüm alanlarında sürtünen parçalar arasındaki açıklık boyutu giderek stabilize olmakta ve optimal boyuta yaklaşmaktadır.Aynı sonucu elde etmek için, geleneksel olarak, yüksek kaliteli pahalı metaller kullanılmakta, yüzeylerini işleme sınıfı (kalitesi) artırılmakta, toleranslar azaltılmakta ve bazı durumlarda, örneğin spor motorlarında, parçalar ve bağlantı üniteleri özellikle birbirlerine uygun olacak şekilde seçilmektedir. Ancak, tüm bu önlemlere rağmen, sürtünme sırasında metallerin kaçınılmaz teması sebebiyle makineler yine de aşınmaktadır.Alaşımların kullanılması durumunda, sürtünme bölgesinde, yüksek aşınma direncine ve düşük (yaklaşık 0,07) sürtünme katsayısına sahip modife olmuş bir yüzey oluşmaktadır.Aşınmaya ve sürtünmeye karşı onarıcı ve yenileyici alaşımlar ile işleme metodu, aşağıdaki fizibilite verilerine sahiptir:· Ünite ve mekanizmaları işleme bedeli, normal teknoloji ile onarım bedelinden iki-üç kat daha düşüktür.· STRIBOIL uygulama işlemi operasyon kesilmeksizin makinenin çalışma rejimi içinde yapılmakta, özel donatılmış mekan ve yedek parça gerektirmemektedir.· Teknoloji, onarım arası süreyi ve makinenin çalışma süresini önemli ölçüde artırarak, programlı onarımların, önlem nitelikli işleme ile değiştirilmesine imkan vermektedir. netten haberler· Sürtünme yüzeylerinde modife olmuş katın bulunması, çalışma sırasında yakıt veya elektrik enerjisi tüketiminin % 10-20 azalmasına neden olmaktadır.· Titreşim ve sesin azalması, yeni kaliteli vibro-akustik göstergeleri ortaya çıkartmaktadır.· Motorların egzos gazında CO, CH ve sert katkı maddelerin (karbon siyahı) miktarı azalmaktadır.Belirtmek gerekir ki, parçaların modife olmuş kat ile sürtünmesinde, kullanılan yağ kalitesinin önemi azalmaktadır.Böylece, normal onarımdan daha ucuz ve teknolojik bakımdan daha kolay olan, ve mekanizmanın çalışma süresini artırarak ve randımanı ve kapasiteyi yenileyerek mekanizmanın işlenmesini sağlayan bir teknoloji sunulmaktadır.

Yazı, resim, müzik parmak ucunda



Yazdığınız yazıları, resimleri, hesap tablolarını, grafikleri veya dinlediğiniz müzikleri başka bir bilgisayara aktarmak için parmak kadar USB belleklerde depolamak yeterli oluyor. Dört köşe disketler çoktan tarihe karıştı. 1.44 MB'lik, yani orta büyüklükte iki resmi ancak taşıyabileceğiniz disketlerin yerini bilgisayarın USB kapısına takılan mini bellekler aldı. İşten eve giderken, evde üzerinde çalışmanız gereken dosyaları kaydedin ve hemen evdeki bilgisayarınıza aktarın. Flash bellek pazarı yaklaşık 500 milyon dolara yaklaşıyor ve her yıl katlanarak büyüyor. Hızlı internet kullanımı, dijital fotoğraf, müzik derken depolama ihtiyacı sürekli artıyor. Temelde kullanılan flash bellekler fotoğraf makinelerinden mp3 çalara kadar pek çok üründe kullanılıyor. Tasarımları taşımayı kolaylaştıracak kadar şık şekilde piyasaya sürülüyor. Bunun için sıkça kullanılan USB belleklerin fiyatları kapasiteye göre değişiyor.
KAPASİTE ARTIYOR
Önceleri 16 veya 32 MB kapasiteye sahip olan USB bellekler bile disketlerden sonra şaşırtmaya yetiyordu. Ancak şimdi 1000 MB ve üstü kapasiteye sahip USB bellek görmek artık kimseyi pek şaşırtmıyor. Fiyatlar da sürekli düşüyor. Üretim merkezi de Çin ve diğer Uzakdoğu ülkeleri oldu. Üretimin yaklaşık yüzde 80'iUzakdoğu ülkelerinde yapılıyor. Ayrıca içindeki bilgilerin silinmesini ve başkasının eline geçmesini istemiyorsanız şifreleme ya da kilit kullanılabiliyor. Fiyatların düşüp kapasitenin artması, tasarımların daha yaratıcı olması yetmiyor. Ayrıca akıllı yazılımlarla bilgi taşımak daha güvenli hale de geliyor. U3 LLC; USB akıllı belleklerin sadece veri ve dosya depolamak yerine yazılım programlarının, kişisel ve kullanıcı tercihlerinin de yer alabileceği bir "Kişisel iş alanı" yaratmak için bir platform geliştiriyor. U3 (www.u3.com) destekli akıllı sürücüler, herhangi bir PC'yi kolay, hızlı ve güvenli bir biçimde gerçek bir kişisel iş alanına dönüştürüyor ve iş bittiğinde tüm bilgileri ile birlikte bilgisayarı terk ediyor.
SUŞİ GİBİSİ YOK!
Suşılerde kolestrol olduğunu bilirdik, ama bilgi depoladıklarına şahit olmamıştık. Ancak şimdi bilgi depolamada kullanılan suşi şeklini USB bellekler oldukça şaşırtıcı. Üstelik hangisini severseniz onu alın. Unagi, tako ne isterseniz 256, 512 MB kapasitesine göre fiyatları var. Vasabi sosa ihtiyacınız olmayacak...

Wi-Fi Nedir?

Teknik olarak kablosuz ağ bağlantılarında kullandığımız 802.11b/802.11g standartlarının genel olarak kullandığımız ismi Wi-Fi , wireless fidelity nin kısaltılmış halidir, Türkçeleştirmek gerekirse kablosuz özgürlük gibi bir anlama geliyor ve halk arasında genel olarak wireless olarak kullanılıyor.Bu standart , kablosuz ağ sağlayıcılarının kapsama alanında olmak kaydı ile herhangi bir yerden kablosuz olarak internete bağlanabilmeye yarıyor.Kullanmak için öncelikle bir kablosuz ağ sağlayıcısına(wireless router/wi-fi access point) ihtiyacınız var.Kullanmak için kablosuz ağ sağlayıcınızı yerel internet sunucunuza(adsl/kablonet) bağlıyorsunuz.Masaüstü bilgisayarınıza veya laptop/pda nıza gerekli donanımı takıyorsunuz(wireless alıcınızı) ve artık kendi sunucunuzun kapsama alanı içinde(yaklaşık 10 metre yarıçaplı bir daire ) herhangi bir yerden kablosuz olarak internete bağlanabiliyorsunuz.Türkiye'de popüler cafeler ve bazı havaalanları kablosuz internet hizmeti vermekteler ,yani dizüstü bilgisayarınızla gidip bu hizmeti veren bir kafeye oturduğunuzda internete girebilirsiniz.Avrupa'da ise kablosuz internet servisi çok yaygın , popüler caddelerde ,alışveriş merkezlerinde ,havaalanlarında sürekli bu hizmeti alabilirsiniz.Kablolu ağlara göre güvenliği hala tartışılmakta olsa da(Amerika'da büyük işyerleri ,elemanlarına iş ile ilgili internet/lan bağlantılarında kablosuz ağ kullanmayı yasakladı) yakın zamanda kablolu ağların yerini tutacağı kesin görünüyor.

TEKNOLOJİ NEDİR ?


Bilimsel ve diğer sistematik bilgilerin pratik alanlarda sistemli bir şekilde uygulanmasıdır.
Diğer bir deyişle; İnsan hayatını kolaylaştıran her türlü araç ve gereçtir. Teknoloji, araştırmalar ve kuramsal açıklamalar ile uygulayıcılar tarafından karşılaşılan sorunlar arasında bir köprü kurar.
Aşağıda teknolojinin ne olduğunu tam karşılamaya çalışan bazı tanımlar yer almaktadır; bazıları bu tanımlamaları özellikle eğitim açısından ele almaktadır.1. Teknoloji, insanın bilimi kullanarak doğaya üstünlük kurmak için tasarladığı rasyonel bir disiplindir. (Simon, 1983, s.173)2.Teknoloji somut ve deneysel anlamda temel olarak teknik yönden yeterli küçük bir grubun örgütlü bir hiyerarşi yardımıyla bütünün geri kalanı (insanlar, olaylar, makineler vb.) üzerinde denetimi sağlamasıdır.3. Öğretim teknolojileri tarihi konusunda önemli bir isim olan Paul Saetller teknolojiyi şöyle tanımlamaktadır: "Teknoloji (Latince texere fiilinden türetilmiştir; örmek, oluşturmak (construct) anlamına gelir) birçoklarının düşündüğü gibi makine kullanmak değildir. Teknoloji, bilimin uygulamalı bir sanat dalı haline dönüşmesidir. Uygulamalı sanat terimi Fransız sosyolog Jackques Ellul tarafından kullanılmış ve kısaca technique olarak isimlendirilmiştir. O, teknolojiyi bir technique uyarınca yapılmış bir makine olarak görmüş ve bu technique'nin ancak küçük bir bölümünün makine tarafından ifade edilebildiğinden bahsetmiştir. Belirli bir teknik sayesinde sadece makinenin değil, bu makineye ait öğretimsel uygulamalarında gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. Sonuç olarak davranış bilimi ile öğretim teknolojileri arasındaki ilişki, doğal bilimlerle mühendislik teknolojisi arasındaki ya da biyoloji ile sağlık teknolojisi arasındaki ilişkiyle benzer hatta aynıdır".4. Ünlü bir eğitim teknoloğu olan James Finn teknolojiyi tanımlarken şöyle demektedir: "Makine kullanımının yanı sıra teknoloji, sistemler, işlemler, yönetim ve kontrol mekanizmalarıyla hem insandan hem de eşyadan kaynaklanan sorunlara, bu sorunların zorluk derecesine, teknik çözüm olasılıklarına ve ekonomik değerlerine uygun çözüm üretebilmek için bir bakış açısıdır". (Finn, 1960, s.10)5. Bilim ve teknolojinin farklılığını belirtmek için ilk nükleer denizaltıyı yapan ve serbest bir eğitim eleştirmeni olan Amiral Hyman Rickover şöyle söylüyor: "Bilim ve teknoloji birbirine karıştırılmamalıdır. Bilim doğadaki görüngülerin (fenomenlerin) gözlenerek, zaten var olan doğru ve gerçeklerin ortaya çıkarılması ve bu gözlemler sonucunda elde edilen verilerin düzenlenerek gerçeklerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin ortaya konulduğu teorilerin oluşturulmasıdır. Teknoloji asla bilim için bir otorite olamaz. Teknoloji insan aklını ve vücudunu güçlendirmek, üstün kılmak için geliştirilecek aletler, teknikler ve yöntemler üzerinde durur. Bilimsel yöntem insan faktörünün tamamen dışlanmasını gerektirir, şöyle ki; gerçeği arayan kimse, kendinin ya da diğer insanların hoşlanacağı veya sevmeyeceği şeylerle, popülist değerlerle ve herhangi bir çıkar uğruna çalışmaz. Diğer yandan teknoloji fikir (bilim) değil de hareket olduğundan, eğer insani değerler göz ardı edilirse tamamıyla tehlikeli bir sonuca da yol açabilir.

7 Ağustos 2008 Perşembe

Nokia Vertu Cobra


Wired dergisi, en pahalı telefonları göstermiş. Sanki bir marifet. Yanda görünen Nokia Vertu Cobra. Üzerine değerli taşları koyarsan her şey pahalı olur. Dünyanın en pahalı arabası pırlanta taşlarla süslenmiş bir araba olabilir o zaman veya evi? Sadece en pahalı demek için mi bunların hepsi?
Bu Nokia'nın fiyatı 310,000 Amerikan Doları.